14 Şubat 2018 Çarşamba


Makale İncelemesi II


Bülent Özer, İfade Çeşitliliği Yönünden Çağdaş Mimari’ye Bir Bakış


Üslup çoğulluğu(pluralism) bugün, sanat, zanaat ve mimari bağlamda göze çarpan bir problemdir. Kimilerince eklektisist, kimilerine göre ise kaçınılmaz kabul edilir. Bu çoğulcu tavrın kökenine inecek olursak karşımıza 19. Yüzyıl’ın Endüstri uygarlığına adım attığımız dönemi çıkar. Bu dönem, kaotik ve çoğulcu eğilimlerini, Endüstri devrimi ile beraber tarımsal düzenden Endüstri düzenine geçişine borçludur diyebiliriz. Bu dönem, makineleşmenin refah seviyesini yükseltmesiyle iki büyük sınıf olan kilise ve asiller sınıfına bir diğerinin: “burjuvazi” eklendiği dönemdir. Sanat ve kültürel faaliyetlerin önem kaybetmesi ve lonca teşkilatının kapatılmasıyla sanatçı ve zanaatçılar yalnızca müşterisinin talebi doğrultusunda eserler üretmeye başlamış, soysuzlaştırılmıştır. Bu devrim, belli uygarlıkların (Grek, Roma, Osmanlı) o zamana kadar sahip olduğu birtakım orijinal üslup ve ifade bütünlüğünün yıkılmasına sebep olmuş, belirleyici faktör olarak ekonomik gücünü kullanan “burjuvazi”yi ön plana almıştır. Bu şahısların öznel beğenileri doğrultusunda şekillenen sanat, zanaat ve mimarinin kaçınılmaz sonu: “stil pluralizmi" olmuştur. Eski devirlerin özlemi çevresinde şekillenen mimari “üslupsuzluk”, kaosu beraberinde getirmiş, bu kaotik ortamın mimariye tesiri kaçınılmaz olmuş ve 19’uncu Yüzyıl mimarlığı, bu ortamda şekillenmiştir.[1]


Bu evrensel ortamda sanatın da evrensel, objektif, genel-geçer bir tutum izlemesi kaçınılmaz oldu. Soyut sanatın öncüsü olarak bildiğimiz Kandinsky; sanat eserinin üç farklı etki ile ortaya konulabileceğini ifade edip sanat eserlerinin “Empresyon, Emprovizasyon, Kompozisyon” ifadeleri yardımıyla gerçekleştirilmesine vurgu yapmıştır. Soyut resimde genellikle karşımıza çıkan Emprovizasyon ve Kompozisyon olacaktır. Kandinsky, soyut sanatın hiçbir zaman hesap kitaba öncelik vermeyip her zaman duyguları aklın önüne koyması gerektiğini savunur ve eserlerini bu şekilde ifade ederken, bu tutumun karşıt fikrini savunan Mondrian ise mutlak pürizme doğru giden yolda geometrik, akılcı bir tutum izleyecektir.


Soyut resmin başlattığı rasyonel ve pürist üslubun, mimariye sıçramaması söz konusu olamazdı. Adolf Loos’un “Steiner Evi” her ne kadar rasyonel formuna sosyoekonomik ölçütlerin etkisiyle kavuşmuş olsa da, ardından gelen De Stijl akımı etkisiyle tasarlanan “Shröder Evi” ve 1919’da ortaya atılıp büyük kitleleri etkisi altına alan “Bauhaus” akımı ile desteklenip, dönemin mimarlarını ve üslubunu etkisi altına alan “akılcı” tasarımların başlamasına sebep olmuştur. Bu akım kapsamında Le Corbusier, Mies Van Der Rohe, Philip Johnson gibi mimarlar, yalın tasarımları ile dönemin en önemli isimleri olmuşlardır. 20’inci Yüzyıl’ın mimarisinin şekillenmesine sebep olan “rasyonalizm”in öncüsü olarak gösterilen Mies van der Rohe, minimalizmi yücelterek ve yapılarında adeta devrimci bir ifade tarzıyla uygulayarak 20’inci Yüzyıl’a damga vuracak mutlak rasyonalizme ulaşan en önemli isim olmuştur.


Nitekim tüm bu akılcı tutum kimilerince sıkıcı ve tekdüze bulunmuş ve yine biçimsel anlamda modernizme sadık kalınıp birtakım irrasyonel ifade çabaları gözlenmiş, bu ölçüde 1910-30 Ekspresyonizmi kapsamında Alvar Aalto, Frank Lloyd Wright, ardından “Organımsı Mimari” ile Hans Scharoun, Hugo Haering gibi isimler bu bağlamda çokça başarılı projeye imza atmıştır.[2]


20’inci Yüzyıl rasyonalizmi bağlamında mimari tasarımlar yapmış Mies’ten Scharoun’a kadar bütün mimarların her biri, kendi ifadesiyle özgünlüğü hedeflemiş ve modern mimarlık kurallarıyla ekonomik ve fonksiyonel sınırları göz önünde bulundurarak oldukça çeşitli yapılara imza atmıştır. Soyut resimde de gözlemlediğimiz bu ifade çeşitliliğinin mimaride de deneyimlenmiş ve halen deneyimleniyor olması değişen ve gelişen dünya düzeninde olağandır diyebiliriz.


[1] TMMOB, “Plânlı kalkınmada ulusal amaca ulaşılmasını önleyen nedenler” : 11

[2] Bülent Özer, ''İfade Çeşitliliği Yönünden Çağdaş Mimariye Bir Bakış' Mimarlık 41, no. 3 (1967) : 13-42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tenin Gözleri"

“Tenin Gözleri: Mimarlık ve Duyular” Juhani Pallasmaa, Mart 2011, (çev.) Aziz Ufuk Kılıç, YEM Yayın, İstanbul, 90 sayfa Kitap İ...